DİĞER
K24'te yılın son vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar... Bu haftayla birlikte K24'te, yıl boyunca 50 vitrinde toplam 500 kitap seçmiş ve önermiş bulunuyoruz. Umarız işinize yaramıştır.
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Behçet Çelik, bu hafta 68. Sait Faik Hikâye Armağanını kazanan, Kâmil Erdem'in Yok Yolcu adlı öykü kitabını değerlendirdi: "Hayıflanmalı, yazıklanmalı bir ağıt değil bu; hayli kederli ve can yakıcı olmasına rağmen, odağında yitip gidenlerin artık ulaşılmaz uzaklarda kalmış olması değil, vaktiyle yaşanmış olduklarını, hem de tutkuyla, adanmışlıkla yaşanmış olduklarını hatırlama, hatırlatma arzusu var."
"Afrika’da yaşamın canlılığı ve ürkekliği, tekinsizliği ve neşesi, karmaşıklığı ve huzuru iç içedir. Kıtayı çöl ya da doğa/safari romantizmine indirgeyen turistik bakışlı anlatılara bir cevaptır bu öyküler aynı zamanda. Çünkü Afrika’da yaşam bir bütündür..."
Sadri Ertem: “Türk edebiyatından bahsederken, bir takım evvelden edinilmiş fikirleri bir kenara bırakmak ve 15 senelik hikâye ve romanı olduğu gibi karakterlendirmek icabeder. Rönesans geride değil, ileridedir.”
Hakan İşcen, doğum gününde Sait Faik'i anarken, üç döneme ayırarak bakıyor onun yazdıklarına: Semaver dönemi (1936-1940), Lüzumsuz Adam dönemi (1948-1952) ve Alemdağ dönemi (1954)
"Dede Korkut hikâyelerinde en sevdiğim, en hayran olduğum karakter Banıçiçek. Onun özgünlüğü tek başına hikâyeleri bir başyapıt yapmaya yeter bence. Banıçiçek, Bamsı Beyrek’in karısı. Araştırmacılar Bamsı Beyrek ile Odysseus, Banıçiçek ile de Penelope arasında paralellik kurarlar. Ama bence Banıçiçek Penelope’den daha ilginç bir karakterdir."
“Bir deri fabrikasında amele hayatını görmek üzere gönderdiğimiz muharririn gördükleri: Yerde iki üç mezar, etrafında korkunç müteaffin bir koku; leş, ölü hamam otu, lağım, yün, barsak kokusu. Önümüzde sarı, sarı yüzlü bir adam..." Sözü edilen muharrir, Sait Faik'tir.
“Sait Faik gibi ruh topografyamızı kurmuş ve böylelikle Türkçe edebiyatın hâlâ aşılmamış 50 Kuşağı’nın yolunu ferahlatmış bir isim adına dün verilen armağanın, Ethem Baran gibi taşranın bir zannedilen-coğrafya olduğunu pırıl pırıl ve boncuklu kelimelerle anlatan bir yazarla buluşması, kutlamayı hak ediyor elbette.”
"Kurmacalarındaki toplumsal zeminleri ve anlatımlarıyla dikkat çeken, çok okunan iki yazara bakıyorum. İkisi arasındaki farklılıklar, benzerlikleri ölçüsünde çarpıcı geliyor. Daha doğrusu benzerlikler, farklılıkları ölçüsünde çarpıcı."
Son kitabıyla Feryal Tilmaç bizi on dört öyküde farklı kadınlık halleriyle tanıştırıyor. Kitabın adı aslında bir davet: “Sen yabancı değilsin, hikâyelerimi dinle” derken, bir yandan da insanla ilgili hiçbir şeyin yabancı olamayacağını hatırlatıyor bize.
Demirtaş’ın öykülerinin en dikkate değer yanı “duygudaşlık kapasitemizi” artıran şeylerdir. Leylan’daki “çoklu bilinç ortamı” serabı, duygudaşlığın ulaşabileceği en uç nokta olsa gerek. Bir başkasının aklından geçen ne varsa görebilmek, tek beyin gibi hareket edebilmek… bundan daha ötesi mümkün müdür duygudaşlığın?
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık